Konya'ya yolunuz düşerse durup kendinizi dinlemek isterseniz Nar-ı Aşka uğramadan geçmeyin.
KİTAP KALEM DEFTER
16 Mayıs 2015 Cumartesi
NAR-I AŞK
Konya'ya yolunuz düşerse durup kendinizi dinlemek isterseniz Nar-ı Aşka uğramadan geçmeyin.
ŞEMS'İN, MEVLANA'NIN SELAMIYLA
Yürüyorum...Hiç bilmediğim bir şehrin sokaklarında arıyorum benliğimi.Ayaklarım titriyor, burada yaşayan onca zatın ayak izlerine basmamak için ayak ucuyla yürüyorum.Yer sanki ayaklarımı tutuyor düşmemem için.En çok bu havalarda yürümeyi severim.Güneş yüzünü göstermiyor, nazlı bir çocuk gibi saklanıyor toz yüklü bulutlar ardına.
Konya'nın atmosferi bir başka.Şems'in, Mevlana'nın gül kokusu yayılmış şehre.İnsanın içini ferahlatan bu koku;Şems'in selamı, Mevlana'nın kelamıyla karşılıyor bizi.Ruhum saklı odalarını dolaşıyor, kırk bir odada kırk bir hazine buluyor Nar-ı Aşk şehrinde.
Bu şehir geceleri aşkla yanan alimlerin nuruyla aydınlanıyor.Yerde bir başka burada gökte.Gökyüzüyle yer bitişik.Başınızı kaldırdığınızda göğe, sanki elinizle dokunduğunuzda bulutlara değecek gibi oluyorsunuz.
Beni çok şey etkiledi Konya'da.Ama dolmuşta gördüğüm bir sözle bitirmek istiyorum yazımı."İnsanoğlunun yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunluktaki bir kumsaldaki tek bir kum tanesinden daha fazla değildir."(Mevlana)
26 Mart 2015 Perşembe
RÜYA BEKLEYEN ADAM
İnsan hayatı bırakıp rüya bekler mi?Hayatın zorlu yollarından kurtulup rüyaya dalar.Başka bir alemdedir artık.Rüyalar, kabuslar art arda sıralanır.Hayattan kaçarsın bu seferde rüyalar peşini bırakmaz.Rüyadan uyanmak kaçmak istersin ya da mutluluğu rüyalarda bulursun.Uyanmak, hayata dönmek istemezsin.Bir hayattan bir hayata uyursun, bir hayattan bir hayata uyanırsın.Hangisi gerçek hayatın anlayamazsın.Ruhunun yol aldığı yolculuk mu?Aklın kurduğu kurmaca mı?Yoksa bilinç altının bir oyunu mu?
Bazen anlam aramamak gerekir rüyalarımızda.Sadece rüyayı beklemek yeter.
İnsanlar ölüyor, rüyalar ölmez mi?Ruhlar ölmez.Rüya beklemeye devam ederler.Belkide biz ölülerin rüyasını görüyoruzdur.
Sanki derin bir uykunun içindeyim.Ruhum rüyalar aleminde dolaşıyor.Her şey bir kabus, sanki her an uyanacağım.Oh diyeceğim.Oh rüyaymış.Sonra şükredeceğim Allah' a.Yaşadığıma, nefes aldığıma şükredeceğim.
6 Mart 2015 Cuma
YÜREĞİNİN KABUĞUNDA YAŞAMAK
Bıraksın peşimizi!Kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar.Bir kutu cümleden bu sözü seçmişti parmaklarım.Sözü kendimle ilişkilendirirsem...Yüreğinin kabuğunda yaşamak...Belkide bu cümle her şeyi anlatıyor.
Yüreğinin kabuğunda yaşamak, doyasıya bağıramamak mı?Bakmamak mı yüreğinin sevdiğine?Çocukcasına koşmamak mı?Dudağını büküp katılmamak mı hayata?Görmeden duymadan dokunmadan.Bir fanusun içinde yaşamak mı?Yüreğin kabuğu varsa içindeki inciye ulaşmak için kabuğunu kıran insanlar, yüreğin içinde yaşayanlar mı?
Yüreğin içinde yaşayanlar, hayatı hissedenler.O zaman her insanın bebeklik ergenlik dönemleri gibi birde yüreğinin kabuğunu kırma dönemi var.Kendini gerçekleştirme, sorunlarını aşma, kendiyle yüzleşme dönemi var.Kimileri çoktan aşmış bu dönemi.Bunlar mutlu insanlar...Kimileri de benim gibi hala yüreğinin kabuğunda yaşıyorlar.Kıramıyorlar zincirlerini.Belkide alışmışlardır yüreğinin kıyısında yaşamaya.Yalancı mutluluklara avunur olmuşlardır.
Hep bir günü beklerler, masallardaki gibi bir sihirli değneğin kendilerine dokunmasını ve yüreğinin kabuğunu kırmasını.Özgür olduğu günü bekler.
1 Mart 2015 Pazar
YEDİ GÜZEL ADAM
Yedi Güzel Adam,biri bir gün bir bela gördü.Gereğini belledi.Toplandılar bir amaç uğruna.Bela gören kendileri değildi ama yanlışı gören onlardı.Şiirleriyle sözleriyle hayat veren onlardı.
Yedi Güzel Adam, bulmuştu bir kanadı kırık güvercin.Kanatlarını sarıyor, iyileştiriyorlardı.Tekrar özgür olması için.
Yedi Güzel Adam, bir amaçta toplanmıştı.Yada tutuyorlardı düşmesin diye bir çocuğu.
Yedi Güzel Adam, yerin yedi kat altından tutup çıkarıyorlardı kuyudan yusufu.
Yedi Güzel Adam, bir yoksulun yükünü sırtlanmışlardı.Yedisi birden paylaşmışlardı acıyı.
Yedi Güzel Adam, bir çocuğun mutluluğuyla mutlu oluyor, üzüntüsüyle üzülüyorlardı.
Yedi Güzel Adam, yedi memleketten, yedi fikir, yedi gönül.Neydi onları birleştiren neydi bir tutan.
İyiye, güzele inanmışlardı da çevirecekler miydi? geceyi gündüze, güneşi doğduracaklar
mıydı?Yoksa onlarda bir hayale mi inanmışlardı?
Yedi Güzel Adam, ardıç ağacının gölgesinde dinlendirecekler miydi bir yolcuyu?
Yedi Güzel Adam, yedi gönlün ikliminde, yedi Kara Liseli.
20 Şubat 2015 Cuma
MASUMİYET PRENSESİ
Yolculukları çok severdim:Otobüs, dolmuş; şehirler arası, şehir içi.Hep yolcu olmak, yolda olmak isterdim ve bir gün Masumiyet Ülkesine ulaşmak.
Külkedisi misali bal kabağım otobüs olmuştu.En sevdiğim müziği dinliyordum.Ya da hayal kuruyordum.Kalabalıktı otobüs ilk defa böyle bir ortamdaydım.Biri iniyor, biri biniyor insanlar telaş içinde bir yerden bir yere gidiyorlardı.Bense evime gitmek için yolcuydum.
Yolculuk başımı döndürüyor, sanki koca bir saray bense dans ediyordum.Başım öyle dönmüş ki herkes gitmiş yalnız ben kalmışım.Son durak.Saat on ikiyi vuruyor.Prenses külkedisine dönüşüyor.Gözümü açtığımda ne saraydayım ne dans ediyorum.Ben karanlıklarda yolcuydum.Çırpındım, inmek istedim.Kendimi korumaya çalıştım.Olmadı.Ben yolcuyken kaybettim her şeyimi.Ben sadece yolda olmak istemiştim, yalnızca bir yolun yolcusu.Bu yolda öldüm.Önce bıçaklandım sonra başıma vuruldu, ellerim kesildi sonrada yandım.
Şimdi hayalini kurduğum evimde Masumiyet Ülkesindeyim.Üzülme anne ben Masumiyet Prensesiyim.
15 Şubat 2015 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)