SESİMİZ KESİLMEDEN GÖĞE BAKALIM!
Dünyaya
kendi seçimiyle gelmeyen insanın temel seçimi başını kuma
sokmakla başkaldırmak arasındadır. Eğer geldiğimiz dünyaya
değer veriyorsak ve kalmayı zorunluluk değil de seçim olarak
görüyorsak yaşamak sorumluluk ister.
Pekiyi
sorumluluklarımız yaşamımızın çoğunu sürdürdüğümüz
mekana, şehre veya ülkeye karşı mı? Ya da geçimini sağlamakla
yükümlü hissettiğimiz aile fertlerine? Belki de bizimle
bağlantılı olan her şeye karşı sorumluyuz. Başımızı
eğmekten göremediğimiz gökyüzü de dahil.
İki
anlamda da başkaldırmayı unutmuş insanın gökyüzüyle
bağlantısı ne kadar zayıf değil mi? Başımızı kaldırıp
selam vermediğimiz için başka diyarlara, şarkılarla
karşılanacakları sıcak memleketlere göçen kuşlar ne kadar da
garip.
Başımızı
kuma sokarak gökyüzünü göremeyiz. Gökyüzünün derdini
alabilmek için başkaldırmak gerekir. Önce göğe, sonra
karşısındakilere. Avcıya, fabrikatöre, devlete, bireye,
topluma... Oyu olmadığı için kuşa selam vermeyen lidere, sınavda
sorulmadığı için kuşları anlatmayan öğretmene, gökyüzüne
bak demek yerine gözünün önüne bak diyen anneye...
Umudunu
yitirmeyen kuşlar başka diyarlara, yitirenler masal kitaplarına
göç etti. Çok geç olmadan, göğe bakalım!
''Hayat kısa, kuşlar uçuyor.'' :)
YanıtlaSil