Canlıların yaşama hakkı vardır her ne kadar bazıları inanmasa da. Canlı derken insanı kastetmiyorum tabi sadece. Bitkiler, hayvanlar hatta hücreler de birer canlıdır. Peki bu hak ellerinden alınabilir mi? Alınırsa hoş görülebilir mi? İş böyle olunca bir açılım da ben yapayım istedim her ne kadar çoğu kimsenin umrunda olmayacaksa da.
Sıradanlaşmak, farkındalık özelliğini kaybetmektir. İşte sıradanlaştıkça farkında olamadığımız bazı meseleleri ele alalım. Bizler yani insanlar doğayı değiştirme gücüne sahip varlıklarız. Oturduğumuz masalar, mobilyalar dahil ağaçları öldürerek yaptığımız eşyalar. Ağaç öldürmek derken sadece ormanda yapılan kıyımları demiyorum. İhtiyaç olarak gördüğümüz ve yerine yenisini diktiğimiz ağaçları da sözümün içine alıyorum. Ağaçlar da birer canlıdır. Büyürler, solunum yaparlar,beslenirler ve ölürler. Ama araç gereç olarak kullandığımız eşyalardan rahatsız olan var mı? Yaşamak için yemek zorundayız. Etleri için öldürdüğümüz hayvanlar ne olacak? Boğazlanan inekler, koyunlar ve kesilen tavuklar. Hangimiz yerken üzülüyoruz bu hayvanlara? Peki bu yaşama hakkına tecavüz değil midir? Sadakatleri beni hayrete düşüren hayvanlar, isyan bilmeyen itaatkar canlılar. Yük taşımada kullanılan(artık fazla kalmadı gerçi) atlara, katırlara, sığırlara kilolarca ağırlık yüklemek yaşama özgürlüğünü kısıtlamak değil mi? Kafese koyduğumuz kuşlar? Balık olalım şimdi de. Bir gün yolda yüzüyorsunuz ve bir maganda oltasıyla yukarıya çekilip boğularak can veriyorsunuz. Bunun bir suikastten farkı nedir? Ya da vejetaryen olun. Mideye indirdiğiniz bitkiler birer soykırım sebebi. Çiçekleri güzel diye evimize koyarız. Çiçeğin mutlu olup olmadığını önemseyen var mı? Arıların ballarını almak emek hırsızlığı değil mi? Ya sinekler? Anneannemin elimize gazete rulolarını verip ' Hadi bakalım kim daha çok sinek öldürecek?' dediğini anımsıyorum. Bir tarafta insanlığın yaşaması için 100.000 hayvan ve 100.000 bitki öldürmek lazım dense kim hayır der? Ben demem.
Derinleştiriyorum konuyu. İnsan tek bir canlı değil ki. Biz trilyonlarca hücrenin kurduğu düzenin bir çarkıyız. Hücrenin bilinci, düşünceyi, kontrolü beyne verdiği muazzam bir organizma. Trilyonlarca hücremizle biz aslında biziz. Hücrelerin yaşamak için oluşturduğu bir makine gibi işliyoruz. Peki yediklerimizde, içtiklerimizde hücrelerimizi ne kadar önemsiyoruz? Sevdiğimiz bir durumda alkış tutarak yüzlercesini öldürüyoruz. Bu hücre katili olmak için yeterli. Bir meslek sahibi olabilmek için yapmadığımız kalmıyor onlara. Böyle, her gün kaç tanesini öldürüyoruz bu hücrelerin.
Ne olursa olsun yaşamamız için birilerini öldürmemiz lazım. Ben vicdanımı rahatlatacak bir yol buldum ama buraya yazmayacağım. Peki ya siz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder