29 Aralık 2014 Pazartesi

KENDİNE AİT BİR ODA VE ÖZGÜRLÜK






Virginia Woolf Kendine Ait Bir Oda adlı kitabında kadınlar ve kurmaca edebiyatı işler. Konuya girişi ilk olarak kendine ait bir oda kavramından hareketle anlatır. Woolf kadının yazı yazabilmesi için kendine ait bir odasının ve parasının olmasını söyler. Kadınlara edebiyatta, sanatta ve siyasette yer verilmemesini çok somut bir şekilde inceler. Kitap baştan sona Cambridge Kütüphanesinde Virginia Woolf ‘un kitap raflarındaki araştırma ve incelemeleri üzerine kurulur. Geçmişten günümüze kadının edebiyattaki yerini farklı yazarlar ve eserleri okuyarak değerlendirir.

Yazar kurmaca edebiyat ve kadın konusunu somut ve nesnel bir şekilde işlemiştir. Bu incelemelerde kullandığı dil açık ve anlaşılırdır. Okura bu konu hakkında detaylı bilgiler verir. Kendi iç sesini çok açık bir şekilde okura aktarır. “ Kadınların üniversite bahçesinde çimlerin üzerinde yürümesinin yasak olması ve ancak bir öğretim üyesi eşliğinde ya da tavsiye mektubu ile gelmeleri halinde kütüphaneye girebileceklerini söylemesi” bu konunun somut bir örneğidir. Birçok konuda erkeklerin üstün, yetenekli görülmesi kadınların ise erkeklerden yeteneksiz görülmesi feminizmin doğmasına neden olmuştur. Ancak kadınlara imkan verildiğinde erkeklerden daha fazla başaracağı görülür. Woolf feminizmi en iyi şekilde anlatmıştır. Woolf’a göre edebiyat cinsiyet meselesi değildir. Kadınların söz sahibi olamadığı, onlara yeterince imkanlar verilmediğini ve hep arka plana atıldığını kitaptan bazı cümlelerle açıklayacak olursak daha nesnel olur. Woolf Profesör Trevelyan’ın İngiltere Tarihi adlı esrini eline alır ve kadınların durumunu anlatan bölüme yönelir. “ Karısını dövmek” diye okudum, “erkeğe tanınan bir haktı” ve toplumun hem üst hem alt kesimlerinde hayasızca uygulanırdı. Benzer biçimde diye devam ediyordu tarihçi, “ ebeveyninin seçtiği beyefendi ile evlenmeyi reddeden bir kız evlat, bir odaya kilitlenip sağa sola savrularak dövülmeye maruz kalabilirdi. Bu durum toplumu kesinlikle şaşırtmazdı. Evlilik kişisel düzeyde duygusal yakınlığa değil, ailesel düzeyde açgözlülüğe dayanan bir konuydu. Kadınlar neden kurmaca edebiyatla anılmıştır. Bu konuyu belki de ilk düşünen ve düşündüren Woolf’dur. Kadınların kendine ait bir odasının olmaması yazılarını salonda yani insanların içinde, kesintiye uğrayarak yazmalarına neden olmuştur. Bu nedenle de kadın daha çok kurmaca türlere yöneldi. Geçmişten günümüze yaklaştıkça özellikle 19. yy ‘da kadınların eserlerine rastlanır. Daha çok roman türüne yönelen kadınlar zaman geçtikçe başka türlerde de yazar.

Bütün bu bilgilerden yola çıkacak olursak Virginia Woolf kadınların kendine ait bir odasının, her ay düzenli bir gelirinin olması ve düşündüklerini özgürce dile getirmesi halinde edebiyatta kadının söz sahibi olabileceğini söyler. Bunu söylerken bu konu hakkındaki pek çok eseri okur önünde çözümler ve tezini bu kaynaklarla somutlaştırır. Kadınları anlamak, özgürlüğü benimsemek ve feminizme dair bilgi edinmek isteyenler için faydalı ve eğlenceli bir kitaptır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder