3 Aralık 2014 Çarşamba

Joker'i Anlamaya Çalışmak - 1

      Joker karakterini çoğumuz tanıyoruzdur herhalde. Yüzüne boya yapan şu psikopat adam. İşte o! Tarih boyunca birçok Joker tiplemesi oluşturulmuştur. Ama ben burada  Dark Knight’daki Joker'den bahsedeceğim.

      Öncelikle söylemeliyim ki Joker benim için gayet sempatik bir karakterdir. Yaptığı kötülüğün haddi hesabı yoktur. İnsanları öldürür, kaos çıkarır, zarar verir… Ama yine de ona kızamıyorum ne yapayım? Felsefesi sağlamdır ve yer yer hak verirsiniz ona. Düşünceleri insanların pek çoğunun hoşuna gitmez. Kendisine deli denir. Ama Joker’in de ‘Ben deli değilim’ dediği gibi Joker deli değildir ve ‘Ben bir canavar değilim, sadece herkesten öndeyim’ dediği gibi de birazcık öndedir.

    Joker’in kurallarla arası hiç mi hiç iyi değildir. ‘Komplocular’ dediği o insanların, diğer insanların hayatlarını kontrol etmeye çalışması  dikkatinden kaçmamıştır. Sürekli kurallar koyarlar, sizi sınırlarlar. Kendi istediklerinin bir milim dışarısına çıkmayasanız diye sürekli sizi kontrol altında tutmaya çalışırlar. Bu düzene uyanlar da her şey yolunda gittiği sürece hayatlarını yaşamaya devam ederler. Önemli olan da bu zaten. ‘Her şey plana göre gittiği zaman kimse paniklemiyor. Plan korkunç olsa bile.’ Bize saat 8’de okula gelin diyorlar ve bitti. Günde 20 saat ders olsa yine girip çıkacağız ne yapalım? Sorgulanmadan kabul edilen her kural bizi biraz daha bilinçsiz bir hale getiriyor ve komut girilen robotlar haline getiriyor. İşte Joker’in bu haylazlıkları, bu düzene karşı bir başkaldırışıdır aslında. Bu başkaldırışın amacını şu sözüyle açıklayabiliriz. ‘Ben bir komplocu değilim. Sadece komploculara bir şeyi kontrol etmenin ne kadar zavallı olduğunu gösteriyorum.’ Bence onu sempatik yapan da buydu. Bu düzenin kemikleşmiş bir parçası olmak istememesi ve her yönüyle farklı olması. Boyası, yüzündeki yara, kıyafeti, davranışları, düşünceleri. Kim bilir belki de bu düzenin kendisini ‘ucube’ olarak nitelendirmesinden dolayı yaptığı onca kötülükten sonra böylece zevk alabiliyordu. Ama gerçekten de acı bir şekilde farklı olanların, bu düzene ayak uyduramayanların zorla hizaya sokulmaya çalışıldığı ve olmadığında ise  onlara ‘ucube’ damgasını vuran bir düzen içerinde yaşıyoruz. Çok uzaklara değil, şöyle bir hayatımıza bir baksak yeter. Komplocuların bu oyununun içine bizi nasıl kattığını hemen anlayacağızdır. Komplocular düşüncelerimize bile komplolar kurmuşlar. Yontulmuş ve buruşturulmuş düşüncelerle dolu kafamızın içi. Farklı olmak daima yadırganır. Sorun kısa ya da uzun olmak değildir. Sorun kısalar içinde uzun olmak ya da uzunlar içinde kısa olmaktır. Bu düzende ikisi de suçtur. Joker kendince bir çözüm bulmuş bu soruna.. ‘ Mevcut düzeni sarsınca her şey kendiliğinden kaosa dönüyor. Ben kaosun elçisiyim. Ve kaos neye dayanır! Korkuya’ diyor. Tabi ben burada hafiften Joker’den sıyrılıyorum. Ben kaosun elçisi falan değilim. İsyanlar çıksın, kan gövdeyi götürsün istemem. Düzen bence gerekli. Kurallar da lazım. Kendi çıkarları için her türlü çirkefliği yapabilecek insanların olduğu bir dünyada bu şart. Yoksa insanlar dünyayı ne hale getirirler düşünemiyorum bile. Benim Joker’e katıldığım nokta gerçekten de bu komplocuların kurdukları düzenin, sağlam temellere dayanmadığı olmuştur. ‘ Onca gücünüze rağmen elinizde beni tehtid edebileceğiniz hiçbir şeyiniz yok’ der. Onların sizi kontrol edebileceği yer korkunuz sınırları olabilir ancak. Sonrasında ise artık sizi kontrol edebilecek bir mekanizma kalmaz. Ölümün olduğu bir dünyada başımıza bir şeyler gelecek endişesiyle sürekli korkmak da ne kadar doğru bilemeyeceğim ama halimizi kabullenip baş büktüğümüz sürece daha bir şeylerin değişmeyeceğinin garantisini verebilirim size.
       
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder