Bir suçlunun hapse atılmasıyla başlayan kısa film, mahkumken mahkum olmayı anlatır.
Bu filmi izledikten sonra iki düşünce geliyor insanın aklına. İlk olarak beynimizin duvarlarının olduğunu hissediyoruz. Kontrol bizde bile olsa özgür olmama hali bir nevi. Önce kendi isteğimizle çıkış yolu sandığımız bir suç işler ve mahkum oluruz. Daha sonra yine bir çıkış yolu ve yine mahkumiyet. Kısır bir döngü gibi.
İkinci fikir ise kontrolümüz dışında bize verilen ve bizden alınan özgürlüklerimizdir (!) . Görünürde seçim hakkı bizimdir fakat nihayetinde seçenekler başkası tarafından konulur. Her yeni karar bizi daha fazla özgür hissettirse de daha küçük hapishanelere koyar.
Filmde dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da yaşlı mahkumun (ya da gardiyanın ) okuduğu kitaptır: Nil'de Ölüm. Agatha Christie'nin bu romanı bir kadının kocası ve en yakın arkadaşı tarafından bir gemi seyahati esnasında planlı bir biçimde öldürülüşünü anlatır. Arkadaşını ve eşini kendi seçen kadın, bu seçimlerinin kurbanı olur.
Bu kısa film "zihin hapishanelerimizi" ve "özgürlük" kavramını bir daha gözden geçirmemizi istiyor.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu kısa film sahiden çok manidar.Yoruma ne hacet...Teşekkürler.
YanıtlaSilÇok beğendim teşekkürler
YanıtlaSil